Can Atalay için İstanbul Adliyesi önünde nöbet tutan Erkan Baş, mahkemeye tepki gösterdi: “Mahkeme talimat bekliyor.
Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Türk Personel Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hak ihlali kararına rağmen tahliye edilmeyen tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay için gün boyu İstanbul Adliyesi önünde nöbet tuttu. Anayasa Mahkemesi’nin kararının tebliğ edildiği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bugün kararını açıklamamasına tepki gösteren Baş, “Mahkeme talimat bekliyor. Bu, bugüne kadar defalarca söylediğimiz anlamına geliyor. Sevgili Can Atalay, Gezi mahkumları ve birçok arkadaşımızın aslında “Saray tarafından esir alındığı gerçeği bir kez daha ortaya çıkıyor” dedi.
Tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi, “seçme ve seçilme hakkı” ile “kişi güvenliği ve özgürlük hakkı” haklarına ilişkin ihlal kararı verdi. Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’ın kararını 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Kararın üzerinden 6 gün geçmesine rağmen yerel mahkeme henüz kararını açıklamadı. Avukatlar bugün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde oturma eylemi düzenledi. TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Parti Sözcüsü Sera Kadgil, İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve vatandaşlar gün boyu adliye önünde nöbet tuttu. Avukatlar ve milletvekilleri mesai bitiminden önce İstanbul Adliyesi’ne girmek istedi ancak gruba izin vermeyen güvenlik görevlileri ile grubun ortasında kavga çıktı.
“Ülkede ‘Anayasa Kararı Uygulasın’ Sloganının Atılmasından Dolayı Absürt Bir Şey Olmadı”
Olayların ardından adliye önünde açıklama yapıldı. Açıklama boyunca “Hatay halkı temsilcisini istiyor”, “Gezi halkındır, yargılanamaz”, “Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmalı” ve “Çıkıp halkını savunabilir” gibi sloganlar atıldı. ” sık sık slogan atıldı.
TİP Generali Erkan Baş burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Maalesef bugün bu ülkede hukukun, adaletin ve yargının gerektirdiği kararların alınamadığı bir akşamdayız. Geçtiğimiz 5 gün boyunca olduğu gibi sabahın erken saatlerinden itibaren avukat arkadaşlarımız, Can Atalay’ın arkadaşları ve yoldaşlar, ona oy veren seçmenler Türkiye’nin her yerinde seçimlerde. Seçme ve oy vererek seçilme hakkını kullanan hepimiz, vekilimiz olarak atadığımız milletvekilimizin serbest bırakılması için mücadelemizi sürdürüyoruz. Milletvekili seçilen vekil olarak seçilen, o da yetmeyince mahkemeler aracılığıyla bir kez daha kayıt yaptıran ve tamamen hukuksuz ve haksız bir şekilde -altını çiziyorum- cezaevinde tutulan arkadaşlarımız az önce ‘Şu an’ sloganı attılar. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanması lazım.’ Bu ülkede bundan daha saçma bir durum yaşanmadı.
“ÖZEL GÜVENLİK VE HUKUK GÜÇLERİNİ ÜZERİMİZE YERLEŞTİRİYORLAR”
Yani biz bir grup vatandaş ve seçmen olarak bir mahkeme önünde toplandık ve o ülkedeki en yüksek mahkemenin kararını bir an önce hayata geçirmek için çabalamamız gerekiyor. Bunu tüm kamuoyunun takdirine sunuyoruz. O kadar saçma bir durumla karşı karşıyayız ki, avukat arkadaşlarımız ve biz milletvekilleri olarak mahkeme katibi ile görüşüp süreci takip etmek istiyoruz. Hangi aşamadayız, neler oluyor, mahkeme toplandı mı toplanmadı mı? bir karar verdi mi vermedi mi? Ne zaman toplanacak, bu kararı ne zaman verecek? Çok kolay soruların cevaplarını bulmak için bizzat görüşme talep ediyoruz. Özel güvenliğiyle önümüzde duruyorlar. Bizi kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya getiriyorlar, görüşmemizi dahi engellemeye çalışıyorlar. Bütün bunlar bize, şu anda bu kararı veremeyen heyetin de yaptığının hukuka aykırı olduğunu bildiğini, bilerek, isteyerek, belki korkudan, belki de tedirginlikten dolayı suç işlediğini bir kez daha açıkça gösteriyor. Altındaki baskıya karşı, ancak açık ve kamusal bir şekilde.
“HUKUKSUZLUĞUN OLDUĞUNU HER VATANDAŞ BİLİYOR”
Uzun zaman önce burada bir araya geldiğimizde Seyahat davası ilk başladığında bu davanın tamamen siyasi bir dava olduğunu söylemiştik; Bunun toplumu susturmak, sindirmek ve boyun eğdirmek, ‘Ben kaderimi bir kişinin iki dudağının sözlerine teslim etmem’ diyen vatandaşları korkutmak amacıyla iktidar tarafından açılmış siyasi bir dava olduğunu söyledik. Bu dava kapsamında 14 Mayıs’tan bu yana tutuklu bulunan Can Atalay’ın milletvekili seçildiğini ve bu nedenle artık serbest bırakılması gerektiğini defalarca söyledik, anlatmaya çalıştık. Bu da yetmezmiş gibi, yorulmadan tüm hukuki yolları defalarca denedik. Bu yetmezmiş gibi sesimizi duyurmak için adım adım 750-800 kilometre yürüdük. Açık bir hukuksuzluğun var olduğunu Türkiye’de yaşayan her vatandaş biliyor ve görüyor.
“HAK İHLALLERİ ARTIRKEN DEVAM EDİYOR”
Nihayetinde Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya, kanunlara ve Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kararlarına uygun olarak aylar önce yapılması gereken bir şeyin bugüne kadar yapılmadığına bir kez daha karar verdi. Ayrıca Can Atalay’ın haklarının ihlal edildiğine, derhal serbest bırakılmasına, uğradığı hak ihlali nedeniyle tazminat ödenmesine karar vererek ilgili mahkemeye gönderdi. Bu aşamadan sonra tüm vatandaşlarımız şunu bilmelidir ki, artık söz hakkı kanundadır. Bundan sonrası teknik bir detaydır. İlgili mahkemenin toplanıp Anayasa Mahkemesi kararının gereklerini yerine getirmesi gerekiyor ama günler geçiyor. Bu hak ihlali artarak devam ediyor.
“HATAY HALKI ÖZEL BİR ŞEKİLDE MAĞDUR OLDU”
Şimdi bunu bir kez daha konuşuyoruz. Anayasa Mahkemesi tarafından hakları ihlal edilen bir milletvekilinin, seçilmiş bir milletvekilinin veya milletvekilinin görevini yapması engellenir. Şu anda Hatay halkı özel olarak mağdur ediliyor. Şu anda Türkiye’de seçme ve seçilme hakkını kullanan her vatandaş insan hakları ihlaline maruz kalıyor. Buna rağmen mahkemenin pervasızca dosyayı açıp karar vermemesinin her aklı başında vatandaş açısından tek bir sonucu vardır. Mahkeme talimat bekliyor. Bu, bugüne kadar defalarca söylediğimiz şeyi, yani sevgili Can Atalay’ın, Gezi tutsaklarının ve birçok arkadaşımızın aslında saray tarafından esir alındığını bir kez daha ortaya koyuyor.
“ANAYASA’NIN PAZARLANMASINI DESTEKLEMEYECEĞİZ”
Böyle olmasaydı mahkemenin en azından vatandaşa ‘tarafsızım’ imajını vermesi gerekirdi ama gördüğünüz gibi önümüze çıkmaya cesareti olmayan bir heyet ile karşı karşıyayız, biz Adliyeye geldi mi bilmiyoruz, ofisinde mi oturuyor bilmiyoruz, hep çelişkili bilgiler veriyor, hep bizden kaçıyor. Elini vicdanına koyan her vatandaşın neyle karşı karşıya olduğumuzu göstereceği bir tablodur bu. Bir kez daha altını çizmemiz gerekiyor. Bu ülkede hukuksuzluğun normalleşmesine izin vermeyeceğiz. Bu ülkede Anayasanın ve yasaların keyfi olarak çiğnenmesine tolerans göstermeyeceğiz. ‘Bu ülkede böyle şeyler olur’ demeyeceğiz. Bunun yaşanmaması için sonuna kadar çaba göstermeye devam edeceğiz.
“BUGÜN KAÇIYORSUN, YARIN GELMEK ZORUNDASIN”
Buradan bir kez daha ilan ediyorum. Bu karar alınana kadar burada olmaya devam edeceğiz. Bugün kaçıyorsun, yarın gelmen lazım, yine burada olacağız. Vatandaşların bize verdiği görev ve sorumluluğun, vatandaşların haklarının gasp edilmesini önlemek için burada olmaya devam edeceğiz. Buradan tüm kamuoyuna bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bakın, Anayasa Mahkemesi kararını konunun dikkatine sunarken, dağıtım kısmına özellikle dikkat çekiyoruz. Anayasa Mahkemesi dağıtımda, ‘Bu kararın muhataplarından biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’dır’ diyor. Kararlarını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na da bildirdiler. Bu kararın Meclis’e ulaştığını biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un, tüm milletvekillerinin, TBMM Başkanlığı’nın ve 599 milletvekilinin tamamının, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iradesinin şu anda hapiste ve esir alındığını görmesi ve buna el atması gerekiyor. buna karşı hep birlikte bir tutum geliştirin.
“TBMM’NİN BAŞKANI SORUMLUDUR”
Türkiye’de bugüne kadar uygulanmadığını biliyoruz, Türkiye’de kuvvetler ayrılığının olmadığını biliyoruz, siyasetin yargı üzerinde baskı oluşturduğunu biliyoruz ve özel bir hassasiyet gösteriyoruz. Yargının bağımsız ve tarafsız karar vermesi için elimizden geleni yapıyoruz ki bu bizim inancımızdır ama birileri yargıya siyasi irade ortaya koyarsa bu ülkenin tüm vatandaşları yargının gereğini yapmakla yükümlüdür. özgürce karar vermek. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı birinci derecede sorumludur. Cumhurbaşkanlığı üyeleri sorumludur ve tüm milletvekilleri sorumludur. Son söz olarak şunu söyleyelim. Bu hukuksuzluğun normalleştirilmesine asla izin vermeyeceğiz.
” KARARIN UYGULANMAMASINI KABUL ETMEYECEĞİZ”
Sevgili Can Atalay, Hatay halkının oylarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğine seçilen Can Atalay, milletvekilliği görevinin sorumluluğuyla milletine karşı görevlerini yerine getirmek istediği için esaret altında tutuluyor. Parlemento üyesi. Bu köleliğin bir an önce sona ermesi gerekiyor. Bu esaret bitene kadar geri adım atmayacağız. Bu çabamızı sonuna kadar sürdüreceğiz. Tüm vatandaşlarımızı, tüm hukukçuları, hukukçuları ve milletvekillerimizi bu ortak çabayla bu misyona katılmaya davet ediyoruz. “Mahkeme kararının uygulanmamasını kabul etmeyeceğiz.”
DENİZ ÖZEN: MAHKEME BAŞKANI VE ÜYELERİ SUÇ İŞLİYOR
Avukat Deniz Özen de şunları söyledi:
“Sözleri çarpıtmaya gerek yok. Hata yapıyorlar. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyeleri, Anayasa’nın zorunlu ve bağlayıcı olduğu bir Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayarak 6 gündür suç işliyorlar. 3 milletvekili ve avukatın üzerine emniyeti açarak bürokrasiye saldırmalarına sebep olan adliyenin güvenlik görevlisi suç işliyor.Talimat vererek ya da tüm bu rezaleti engellemeyerek bu pervasızlığı kolaylaştıran İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı suç işliyor. suç.Anayasa Mahkemesi’nin kararı belli.İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin,Anayasa Mahkemesi’nin 6 gün önceki kararını uygulamaktan başka çaresi yok.Taksiye hakkı yok.Kararın uygulanmadığı her gün kabahattir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi kararında yapılması gereken işlemler tek tek sıralanmış, hatta ceza kurumuna tahliye kararı yazılması hatırlatılmıştı. Üstelik kararın uygulanmaması durumunda yeni bir ihlale yol açacağı önceden söylendi. Sorun hukuki bir sorun değil. Hiçbir bağlantı kalmadı. Sorunun hukukla bağlantısı tamamen kopmuştur. Bu nedenle tekrarlıyoruz. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyeleri, seçilmiş milletvekili Hatay Milletvekili Can Atalay’ı serbest bırakmadıkları her dakika hata yapıyorlar. Adliye bürokrasisinin tamamını da bu suça dahil ediyorlar. Bunu kabul etmiyoruz. “Bu kararı görene kadar burada kalmaya devam edeceğiz.”